İstanbul'da Yapılacak 10 Şey – 2025 Rehberi

İstanbul’da Yapılacak En İyi 10 Şey – 2025 Rehberi

İstanbul, sadece gezilecek bir şehir değil; hissedilen, yaşanan ve unutulmayan bir deneyimdir. Asırlar boyunca medeniyetlerin kavşağı olmuş, iki kıta üzerine kurulmuş bu şehir; tarihi yapıları, lezzetli mutfağı, boğaz manzaraları ve sokak hayatıyla her adımda sizi başka bir hikâyeye götürür.

Bu rehber, İstanbul’u gerçekten hissetmek isteyenler için hazırlandı. Amacımız sadece “nereleri gezmeli” değil, “nasıl yaşanmalı” sorusuna yanıt vermek. İlk kez gelenler için olmazsa olmazları, daha önce gelip İstanbul’a doyamayanlar içinse şehrin farklı yüzlerini sunuyoruz.

Zamanınız kısıtlı da olsa, bu 10 öneri sayesinde İstanbul’un ruhuna dokunabilirsiniz. Hazırsanız, şehir sizi bekliyor.


İçindekiler

  1. Boğaz Turu Yapın: İki Kıta Arasında Bir Yolculuk

  2. Ayasofya ve Sultanahmet Camii’ni Ziyaret Edin

  3. Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı’nda Kaybolun

  4. Geleneksel Türk Hamamı Deneyimi Yaşayın

  5. Topkapı Sarayı ve Harem Dairesini Keşfedin

  6. İstanbul Sokak Lezzetlerinin Peşine Düşün

  7. İstiklal Caddesi’nde Yürüyün, Galata’ya Ulaşın

  8. Yerebatan Sarnıcı’na İnin: Şehrin Altındaki Gizem

  9. Prens Adaları’na Kaçın: Sakinliğe Yolculuk

  10. Manzaralı Bir Terasta Akşam Yemeği Yiyin

1. Boğaz Turu Yapın: İki Kıta Arasında Bir Yolculuk

İstanbul’u gerçekten anlamanın en etkileyici yollarından biri Boğaz’dan geçmektir. Avrupa ile Asya’yı ayıran bu eşsiz su yolu, sadece bir coğrafi sınır değil; aynı zamanda tarih, kültür ve mimarinin iç içe geçtiği bir görsel şölen sunar. Tekneye adım attığınız anda, şehir size farklı bir yüzünü göstermeye başlar.

Boğaz turları genellikle Eminönü, Kabataş ve Beşiktaş gibi iskelelerden kalkar. Kısa süreli panoramik turlar, gün batımı gezileri ve akşam yemeği eşliğinde yapılan Boğaz turları gibi birçok seçenek mevcuttur. Bazı turlar canlı anlatım veya sesli rehberlik sunarak geçtiğiniz yapılar hakkında bilgi verir.

Dolmabahçe Sarayı, Rumeli Hisarı, Beylerbeyi Sarayı, Ortaköy Camii ve Kuleli Askerî Lisesi gibi ikonik yapılar, denizden çok daha etkileyici görünür. Özellikle gün batımında, gökyüzünün renkleriyle birlikte Boğaz üzerindeki ışıklar büyüleyici bir atmosfer yaratır.

Yaz aylarında hafif bir rüzgar, kışın ise serin bir hava eşlik eder. Bu yüzden yanınızda mevsime uygun bir üstlük bulundurmanız iyi olur. Fotoğraf makinenizi hazır tutun; İstanbul’un en güzel kareleri bu turda yakalanır.

Boğaz turu sadece bir gezi değil, İstanbul’un ruhunu anlamanın en güzel yollarından biridir.

2. Ayasofya ve Sultanahmet Camii’ni Ziyaret Edin

İstanbul’un tarihi yarımadasında, birbiriyle yüz yüze duran iki ihtişamlı yapı var: Ayasofya ve Sultanahmet Camii. Bu iki mimari şaheser, sadece şehrin değil, insanlık tarihinin de en etkileyici yapıları arasında yer alır. Aynı meydanı paylaşan bu yapılar, farklı inançların ve imparatorlukların izlerini taşır.

Ayasofya, 537 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından kilise olarak inşa edildi. Yüzyıllar boyunca dünyanın en büyük katedrali oldu. 1453'te camiye çevrildi, 1935'te müze oldu ve günümüzde tekrar cami olarak kullanılmaktadır. Devasa kubbesi, mozaikleri ve çok katmanlı tarihiyle ziyaretçileri büyüler. Giriş ücretsizdir ancak içeride sessiz olunması ve ibadet edenlere saygı gösterilmesi gerekir.

Hemen karşısında yer alan Sultanahmet Camii (halk arasında “Mavi Camii” olarak da bilinir), 17. yüzyılda Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılmıştır. İç mekânı süsleyen on binlerce mavi İznik çinisi, camiye eşsiz bir atmosfer kazandırır. Altı minaresiyle İstanbul silüetinin en belirgin unsurlarından biridir. Cami hâlâ aktiftir ve namaz vakitleri dışında turist ziyaretine açıktır. Kadın ziyaretçilerin başlarını örtmesi ve herkesin ayakkabılarını çıkarması gerekmektedir.

Bu iki yapı, birlikte ziyaret edildiğinde İstanbul’un hem Hristiyan hem de İslam tarihini nasıl bir arada barındırdığını gösterir. Daha derinlemesine bir keşif için, Ayasofya, Sultanahmet Camii ve çevresini kapsayan bir rehberli şehir turuna katılabilirsiniz.

Erken saatlerde ziyaret etmek, kalabalıktan uzak, daha dingin bir deneyim sunar. Sessizce içeride dolaşırken, yüzyılların yankısını hissedeceksiniz.

3. Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı’nda Kaybolun

İstanbul’un en büyüleyici deneyimlerinden biri, yüzlerce yıllık çarşılarında kaybolmaktır. Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı, sadece alışveriş yapılacak yerler değil; aynı zamanda tarih, kültür ve gündelik yaşamın iç içe geçtiği canlı mekânlardır. Buralarda dolaşmak, adeta bir zaman tünelinden geçmek gibidir.

Kapalıçarşı, 15. yüzyılda inşa edildi ve günümüzde dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biri olarak bilinir. Yaklaşık 60 sokak ve 4.000’e yakın dükkânı ile tam anlamıyla bir şehir içinde şehir gibidir. Halılar, takılar, antikalar, deri ürünleri, el yapımı seramikler, baharatlar, bakır eşyalar ve daha nicesi… Pazarlık burada bir gelenektir ve çoğu esnaf bu tatlı rekabetten keyif alır.

Kapalıçarşı'dan sadece birkaç dakika uzaklıktaki Mısır Çarşısı (diğer adıyla Baharat Pazarı), özellikle kokularıyla ziyaretçilerini büyüler. Safran, sumak, tarçın, zencefil, lokum, kuru meyveler ve çay çeşitleri raflardan taşar. Dükkan sahipleri genellikle tadım yaptırır ve ürünü tanıtarak satış yapar. Burada alışveriş yapmak, hem duyulara hem de damak zevkine hitap eder.

Bu çarşılarda yalnızca alışveriş değil, keşif yaparsınız. Her sokakta farklı bir zanaat, her köşede farklı bir hikâye sizi bekler. Yoğun saatlerde biraz kalabalık olabilir, bu nedenle sabah erken saatlerde gitmek hem daha sakin hem de daha keyifli olur.

Tarihin ve ticaretin iç içe geçtiği bu atmosferi daha iyi anlamak için, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı’nı kapsayan bir rehberli tura katılabilir, gizli hanları ve arka sokakları da keşfedebilirsiniz.

4. Geleneksel Türk Hamamı Deneyimi Yaşayın

İstanbul’da tarihi gerçekten hissetmenin en kişisel ve dinlendirici yollarından biri, geleneksel bir Türk hamamında yıkanmaktır. Yüzyıllardır süregelen bu temizlik ve arınma ritüeli, sadece fiziksel değil, zihinsel bir rahatlama da sunar. Osmanlı döneminde sosyal hayatın merkezi sayılan hamamlar, bugün hâlâ hem yerli halkın hem de turistlerin vazgeçilmez deneyimlerinden biridir.

Hamam ziyareti genellikle sıcak bir mermer odada başlar. Burada vücut terlemeye başlar, kaslar gevşer. Ardından tellak (erkekler için) veya natır (kadınlar için) tarafından kese ile ölü deriler arındırılır. Köpük masajı ile devam eden süreç, hem rahatlatıcı hem de canlandırıcıdır. Bazı hamamlar bu temel hizmetlere ek olarak aromaterapi masajı, yüz bakımı ve özel bakım paketleri de sunar.

İstanbul’da tarihi dokuyu koruyan birçok hamam mevcuttur. Mimar Sinan’ın eseri olan Çemberlitaş Hamamı (1584), Hürrem Sultan Hamamı ve Süleymaniye Hamamı, otantik deneyim arayanlar için idealdir. Bu hamamlar orijinal mimarilerini koruyarak geçmişi günümüze taşır.

Hamama giderken yanınıza yedek iç çamaşırı almanız yeterlidir. Çoğu hamamda havlu (peştemal), sabun, terlik ve saç kurutma hizmeti sunulur. Erkekler ve kadınlar genellikle ayrı bölümlerde ya da farklı saat aralıklarında hizmet alır. Modern versiyonlarda ise özel odalar veya çiftler için seanslar da mevcuttur.

Hamam çıkışı vücut yumuşar, zihin boşalır ve günlük hayatın yorgunluğu silinir. İstanbul’un koşturmacasından bir süreliğine uzaklaşmak ve kendinize özel bir zaman ayırmak istiyorsanız, bu deneyimi kesinlikle kaçırmayın.

5. Topkapı Sarayı ve Harem Dairesini Keşfedin

İstanbul’un kalbinde, tarihi yarımadanın en yüksek noktasında yer alan Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yaklaşık 400 yıl boyunca yönetildiği yerdir. Ancak burası sadece bir yönetim merkezi değil; aynı zamanda saray hayatının, entrikaların, aşkların ve devlet sırlarının yaşandığı dev bir komplekstir. Sarayı gezmek, tarihin içinde yürümek gibidir.

1459 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan saray, zamanla genişleyerek dört avlu ve onlarca bölümden oluşan bir yapıya dönüşmüştür. Ziyaret sırasında Divan-ı Hümayun (Devlet Konseyi Salonu), Kutsal Emanetler Dairesi, Saray Mutfağı ve hazineleri barındıran Hazine Bölümü en çok ilgi gören alanlardır. Altın tahtlar, mücevherlerle süslü hançerler ve paha biçilemeyen eserler bu odalarda sergilenir.

Sarayın en dikkat çekici bölümlerinden biri ise Harem Dairesi’dir. Burası sultanın annesi (Valide Sultan), eşleri, cariyeleri ve çocuklarının yaşadığı özel alandır. Harem’in kendine has kuralları, mimarisi ve hiyerarşisi vardır. İnce mozaikler, zarif çiniler ve dönemine ait mobilyalar ile süslenmiş odalar, Osmanlı saray yaşamının mahrem yönünü gözler önüne serer.

Topkapı Sarayı’nı detaylı bir şekilde gezmek istiyorsanız, en az 2-3 saatinizi ayırmanız gerekir. Kalabalıktan kaçınmak için sabah saatlerini tercih edebilir, sıra beklemeden giriş yapmak için online bilet alabilir veya rehberli bir İstanbul saray turuna katılarak hem tarihî hem mimarî detayları yerinde öğrenebilirsiniz.

Topkapı, sadece bir bina kompleksi değil; bir imparatorluğun ihtişamı, disiplini ve gizeminin somutlaşmış hâlidir. Bu sarayı gezmeden İstanbul’dan ayrılmak, kitabın en önemli bölümünü atlamak gibidir.

6. İstanbul Sokak Lezzetlerinin Peşine Düşün

İstanbul’u gezmek kadar, tatmak da gerekir. Bu şehirde sokaklar yalnızca yürümek için değil, yemek için de vardır. Dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan Türk mutfağı, İstanbul’un her köşesinde karşınıza çıkan sokak lezzetleriyle hayat bulur. Üstelik bu lezzetler genellikle hızlı, ucuz ve şaşırtıcı derecede lezzetlidir.

Her sabah simitçilerin çıngırak sesiyle uyanan şehirde, taze pişmiş susamlı simit, bir bardak sıcak çayla güne başlamak için idealdir. Eminönü’nde Galata Köprüsü’nün altında satılan balık ekmekler, Boğaz’ın serin havasıyla birlikte damakta iz bırakır. Midye dolma — içi baharatlı pirinçle doldurulmuş, limonla tatlandırılmış siyah midyeler — özellikle gece geç saatlerin vazgeçilmezidir.

Daha cesur bir lezzet arıyorsanız, kokoreç deneyin: baharatlı kuzu bağırsağından yapılan bu sokak yemeği, iyi hazırlandığında unutulmazdır. Tantuni, döner, ıslak hamburger, nohut pilav gibi seçenekler de sizi farklı semtlerde bekliyor. Tatlı sevenler içinse sokakta satılan taze lokma, künefe ya da dondurma gösterileri eşliğinde sunulan Maraş dondurması ayrı bir keyiftir.

Bu sokak lezzetlerini tek başınıza keşfedebilirsiniz, ancak rehberli bir gastronomi turuna katılarak hem lezzetlerin tarihçesini öğrenebilir hem de en doğru adreslere kolayca ulaşabilirsiniz. Böylece turist tuzaklarından uzak, yerel halkın tercih ettiği noktalarda gerçek İstanbul mutfağını tanıma şansı elde edersiniz.

Sokak lezzetleri, İstanbul’un kimliğinin bir parçasıdır. Doyurur, şaşırtır, bazen sınırlarınızı zorlar ama her zaman aklınızda kalır.

7. İstiklal Caddesi’nde Yürüyün, Galata’ya Ulaşın

İstiklal Caddesi, İstanbul’un kalbinin attığı yerdir. Taksim Meydanı’ndan başlayarak Galata’ya kadar uzanan bu geniş yaya yolu, geçmişin izleriyle bugünün enerjisini aynı potada eritir. Günün her saati kalabalık olan cadde, İstanbul’un modern yüzünü keşfetmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir rotadır.

Cadde boyunca yürürken 19. yüzyıldan kalma Avrupa tarzı binalar, sanat galerileri, bağımsız kitapçılar, kafeler, sinemalar ve pasajlar sizi karşılar. Ünlü Çiçek Pasajı’nda meyhane kültürünü deneyimleyebilir, Atlas Pasajı’nda nostaljik bir sinema salonuna uğrayabilirsiniz. Her köşe başında bir sokak müzisyeni, her ara sokakta yeni bir keşif fırsatı vardır.

Cadde boyunca ilerlerken, kırmızı nostaljik tramvay yavaşça yanınızdan geçer. Bu tramvay sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda İstanbul’un hafızasında yer etmiş bir semboldür. Eğer yorgunsanız kısa bir tramvay yolculuğu ile caddenin bir ucundan diğerine nostaljik bir geçiş yapabilirsiniz.

İstiklal Caddesi’nin ara sokaklarında ise İstanbul’un gece hayatı canlanır. Asmalımescit ve Nevizade gibi bölgelerde yer alan barlar, meyhaneler ve canlı müzik mekanları, gecenin geç saatlerine kadar hareketlidir. Küçük sanat galerileri, tarihi kiliseler ve kültürel merkezler de bu sokaklarda sizi bekler.

Yürüyüşünüzü Galata Kulesi’ne kadar uzatmayı unutmayın. Kuleye çıktığınızda İstanbul’un panoramik manzarası ayaklarınızın altındadır. Hem tarihî hem modern olan bu caddede yürümek, şehrin nabzını doğrudan hissetmenin en güzel yollarından biridir.

İsterseniz bir şehir rehberi eşliğinde Taksim-Galata yürüyüş turuna katılarak, caddenin geçmişini, yapılarını ve kültürel zenginliğini daha detaylı öğrenebilirsiniz.

8. Yerebatan Sarnıcı’na İnin: Şehrin Altındaki Gizem

İstanbul’un yüzeyindeki ihtişam kadar, yer altındaki sessizliği de büyüleyicidir. Yerebatan Sarnıcı, bu sessizliğin en etkileyici örneklerinden biridir. Sultanahmet Meydanı’nın hemen altında yer alan bu devasa su sarnıcı, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 6. yüzyılda yaptırılmıştır. Bir zamanlar Büyük Saray’a ve çevresindeki yapılara su sağlamak amacıyla kullanılan bu yapı, bugün ise gizemli atmosferiyle ziyaretçilerini büyüler.

Sarnıca indiğinizde sizi loş bir ışıklandırma, yankılanan su damlaları ve 336 mermer sütunun oluşturduğu mistik bir dünya karşılar. Sütunlar Roma ve Bizans döneminden kalma eski yapılardan toplanmış ve yeniden kullanılmıştır. Bu nedenle her biri farklı bir tarza sahiptir. Ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği alanlardan biri, ters ve yan şekilde yerleştirilmiş iki Medusa başının bulunduğu sütunlardır. Bu figürlerin neden bu şekilde yerleştirildiği hâlâ gizemini korumaktadır.

Sarnıç, kısa sürede gezilebilecek bir yer gibi görünse de, sunduğu atmosfer ve detaylar sizi zamanın ötesine taşır. İçeride sergilenen modern sanat enstalasyonları ve ışık oyunları da deneyimi zenginleştirir. Yaz aylarında serin, kışın ise sabit bir ısıya sahip olan bu yer, hava koşullarına bağlı olmaksızın keyifli bir kaçış noktasıdır.

Kalabalıktan kaçınmak istiyorsanız sabah erken saatlerde ziyaret etmeniz tavsiye edilir. Biletlerinizi önceden almak veya bir şehir turu kapsamında sarnıcı ziyaret etmek, hem sıra beklemekten kurtarır hem de detayları daha iyi anlamanızı sağlar.

Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un altındaki bir başka dünya gibidir. Sessiz, soğuk, gizemli ve etkileyici.

9. Prens Adaları’na Kaçın: Sakinliğe Yolculuk

İstanbul’un gürültüsünden, kalabalığından ve hızlı temposundan kaçmak istiyorsanız, Prens Adaları size nefes aldıracak bir dünya sunar. Marmara Denizi’nde yer alan bu adalar topluluğu, İstanbul’a sadece bir saat uzaklıkta olmasına rağmen bambaşka bir ritme sahiptir. Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada en çok ziyaret edilenlerdir, ancak özellikle Büyükada sakinliği ve güzelliğiyle öne çıkar.

Adalarda motorlu araçlar yasaktır. Ulaşım yürüyerek, bisikletle veya elektrikli araçlarla sağlanır. Bu da zaten doğal güzellikleriyle öne çıkan ortamın huzurunu daha da pekiştirir. Büyükada’da tarihi köşkler, çam ormanları ve deniz manzaralı yollar arasında bisikletle gezebilir veya Aya Yorgi Kilisesi’ne doğru yokuş yukarı yürüyerek manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.

Sahil boyunca uzanan restoranlarda taze deniz ürünlerinin tadına bakabilir, dondurmanızı alıp gün batımını izleyebilirsiniz. Adaların her birinde küçük plajlar da bulunur. Yaz aylarında denize girmek, bahar aylarında ise doğa yürüyüşleri yapmak için idealdir.

Eğer planlama ve ulaşım ile uğraşmak istemiyorsanız, rehberli bir Prens Adaları turuna katılarak ulaşım, rehberlik ve öğle yemeği gibi hizmetleri bir arada alabilirsiniz. Bu turlar genellikle Kabataş veya Eminönü’nden kalkar ve gün boyunca size adayı keşfetme özgürlüğü tanır.

Prens Adaları, İstanbul’un hemen kıyısında saklı kalmış bir huzur köşesidir. Günübirlik bir kaçamakla şehirden uzaklaşabilir, doğa ve denizle baş başa kalabilirsiniz.

10. Manzaralı Bir Terasta Akşam Yemeği Yiyin

İstanbul’u yukarıdan izlemek, bu şehri anlamanın en şiirsel yollarından biridir. Gün batımında bir teras restoranına çıkmak, bir yandan Boğaz’ın ışıltılarını seyrederken bir yandan Türk mutfağının lezzetlerini tatmak, hem damak tadınıza hem ruhunuza hitap eder. Bu deneyim, gezinizin finali için mükemmel bir seçenek olabilir.

Sultanahmet, Karaköy, Galata, Cihangir ve Taksim bölgeleri, manzaralı teras restoranlarıyla ünlüdür. Sultanahmet’te tarihi yarımadanın silüetini; Galata ve Karaköy’de ise Boğaz, Galata Köprüsü ve Haliç’in birleşimini seyredebileceğiniz çok sayıda seçenek bulunur. Bu restoranların çoğu, camla çevrili ya da açık alanlı teraslara sahiptir ve yılın her döneminde hizmet verir.

Menüler oldukça zengindir. Başlangıç olarak geleneksel meze çeşitleri, ardından ızgara balık, kuzu tandır ya da etli güveç gibi ana yemekler tercih edebilirsiniz. Tatlı olarak ise fıstıklı baklava ya da sıcak künefe önerilir. Yemeğinizi bir kadeh rakı ya da şarap eşliğinde tamamlayabilirsiniz.

En iyi deneyimi yaşamak için rezervasyon yaptırmanız önerilir. Özellikle gün batımına denk gelen saatlerde yer bulmak zor olabilir. Manzaraya en yakın masa için “window table” ya da “teras önü” isteğinizi önceden belirtmeniz faydalı olur.

Eğer nerede ne yenir bilmiyorsanız veya zamanınız kısıtlıysa, şehir turunuzun sonunda rehberinizden öneri alabilir ya da İstanbul restoranları ve manzaralı mekanlar için genel şehir turlarına göz atabilirsiniz.

İstanbul’da bir terasta yemek yemek, sadece bir akşam yemeği değildir. Şehri yukarıdan izleyip içinize çektiğiniz, veda etmeden önce son bir kez hayran kaldığınız anıdır.

Sonuç: İstanbul’u Dolu Dolu Yaşamak İçin

İstanbul, sadece bir seyahat rotası değil; katman katman bir deneyimdir. Bu şehirde her adımda tarih, her sokakta hikâye, her sofrada kültür saklıdır. Kalabalığıyla yorabilir, güzelliğiyle büyüleyebilir, ama en önemlisi: unutulmazdır.

Bu rehberde yer alan 10 öneri, İstanbul’un hem ikonik hem de duygusal yönlerini keşfetmenizi sağlamak için özenle seçildi. Boğaz’da bir tekne turu, tarihi camilerde sessiz bir ziyaret, çarşıların kaotik ahengi, bir hamamda yavaşlayan zaman, sokakta ısırılan bir midye dolma ya da gün batımında bir terasta edilen bir yudum — hepsi İstanbul’un parçası.

Bu şehri yaşamanın en iyi yolu:

  • Acele etmemek

  • Sokaklarda kaybolmaktan korkmamak

  • Hem klasik hem yerel deneyimlere yer vermek

  • Rehberli turlarla tarih ve kültürü daha derinlemesine tanımak

  • Ve en önemlisi, İstanbul’un sizi kendi ritmine çekmesine izin vermek.

Bu şehir, her gelişte başka bir yüzünü gösterir. Ve her vedasında, bir daha gelme isteği bırakır.


Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

İstanbul’u gezmek için kaç gün gerekir?
İdeal süre 4 ila 5 gündür. Bu süre hem klasik durakları gezmek hem de yerel deneyimlere yer vermek için yeterlidir. Vaktiniz varsa bir gününüzü Prens Adaları’na ayırmak iyi bir fikirdir.

İstanbul 2025’te turistler için güvenli mi?
Evet. İstanbul genel olarak güvenlidir. Kalabalık yerlerde eşyalarınıza dikkat edin, siyasi gösterilerden uzak durun ve taksi seçiminde lisanslı araçları tercih edin. Rehberli turlar, hem güvenlik hem bilgi açısından avantaj sağlar.

İstanbul’a ne zaman gidilmeli?
İlkbahar (Nisan – Haziran) ve sonbahar (Eylül – Kasım) ayları hem hava koşulları hem de kalabalık yoğunluğu açısından en ideal dönemlerdir. Yaz aylarında sıcaklar ve kalabalık artar; kışın ise şehir daha sakindir ama hava yağışlı olabilir.

Türkçe bilmeden İstanbul’da gezmek zor mu?
Hayır. Turistik bölgelerde birçok kişi İngilizce konuşur. Menülerin çoğu çift dillidir. Ancak birkaç temel Türkçe kelime bilmek (örneğin "teşekkür ederim", "merhaba") sizi yerel halkın gözünde hemen bir adım öne çıkarır.

Turlar gerekli mi, yoksa kendim keşfetsem yeterli mi?
Her iki yöntem de mümkündür. Ancak Ayasofya, Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı gibi çok katmanlı yerlerde rehberli turlar sizi çok daha bilinçli bir şekilde gezdirir. Ayrıca gastronomi ve gece hayatı gibi konularda da turlar, turist tuzaklarından kaçınmak için faydalıdır.

Oturum Aç